2 Aralık 2007 Pazar

yok işte



bazı şeylerin sebebi yok. ara, düşün, kafanı yor, beynini mıncıkla, çöp tenekelerine tekme at.. yok. bu durumda ne yapmak gerekir, tek çare beynin sol lopunu ya da bilmiyorum işte sağ lopunu aldırıp düşünmeden mi yaşamak.. sadece an'ı yaşamak. bi deyimle konuya güzel bi parmak basmak isterdim ama olmaz galiba..

2 Ekim 2007 Salı

niye ama niye

küçükken elmalı pastayı çok severdim ama endişelerim vardı. tam olarak bütün sevgimi veremezdim. içinde bişey vardı aramızı açan.. sonra tanıştım onunla. adının tarçın olduğu kötü kokulu bişeydi.. evet herkes severken ben niye sevmezdim. yıllar boyu hep bu kurcalandı, herkesin çok sevdiği, tatlılarından eksik etmediği, saleplerine doldurduğu bu tadı ben niye sevemedim hiç.. artistik patinaj olsun diye sevmemeye kalksam başka bişey seçerdim, mesela çikolata. hem bu şekilde çok dikkat çekerdim, belki uzak şehirlerden beni görmeye gelirlerdi. ama tarçını sevmememin sorumlusu buzdağının altında gizli. herkesin huzurunda birgün özür dilemek istiyorum ondan. hayat boyu hiç sevemeyeceğim birkaç şeyden biri olduğu için. o da beni sevmez ödeşiriz belki..

18 Eylül 2007 Salı

yaşasın küçükler

büyük harfler bizi dövecek kadar sert bakmıyor mu bize? böyle yandan yandan ''hıh'' der
gibi.. bunu aslında çok küçükken keşfetmiştim, sonra da küçük harflerle dost oldum. ayrıca çok kabalar. bunu kanıtlamak için hemen şimdi bi şiir yazıcam koca koca..
SENDEN ANCAK BAŞLIK OLUR EY BÜYÜK HARF,
''CÜMLE İÇİNDE GEÇENLER'' DİYE..
bu benim yüksekten atlama tezim,lütfen idare edelim..

10 Eylül 2007 Pazartesi

bu da benim ineğim



"cow parade" için yapılan inek heykellerini görünce önce "bu ne ya" dedim. sonra "aa bak bu tasarım ne hoş" dedim. en son da
"keşke benim de bir inek heykelim olsaydı da küçük çocuklar onu görünce çığlık ata ata yanına gitselerdi" diyerek konuyu kapattım.bugün tekrar konuyu açıp kendimce bi inek çizdim. her ne kadar heykeli olmasa da o inek benim ineğimdir..evet onun da bir teması var.şöyle ki "madem inek doğduk, bari tadını çıkaralım" :)

30 Ağustos 2007 Perşembe

the science of sleep

türkçe'ye "rüya bilmecesi" diye çevrilmiş süper bi film. yönetmeni bir diğer süper film olan "eternal sunshine of the spotless mind" ın da yönetmeni michel gondry.. 2006 yapımı, ancak ben geçen hafta çok sevdiğim yeşilçam sinemasında izleyebildim kuzuyla birlikte. film boyunca tebessüm dudağımdaydı ama bunun yanında içimi fazlasıyla acıtan bikaç sahne vardı. gerçek hayat gibi işte..

24 Ağustos 2007 Cuma

nerden çıktı şimdi

trenler tünele girip çıkınca garip bişey olur ya, (en azından ben küçükken öyle hissederdim) onu hatırlatan bi müzik çalışıyo şimdi. sanırım bana onu hatırlatan konuşturulan elektro gitar. böyle tellerine dokunuca resmen biri konuşuyomuş gibi oluyo.ne manyak bi çalgı bu. aslında akustiği hepsine tercih ederim. hımm bi de mızıka. ne zaman duysam mutlu eder beni. füüüü füüüü diye baştan sona bütün notalara üflesen bile güzel. tükürüklü tükürüklü..